Erek Dağı, Van'ın İpekyolu ilçesinde bulunan ve bölgenin ikinci yüksek doruğuna sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Ancak bu doğal güzellik, yakın zamanda Türkiye'nin en zehirli yılan türlerinden biri olan redde engerek yılanının görüntülenmesiyle gündeme geldi. Yerel doğa fotoğrafçısı Ferzende Coşar'ın nadir görülen bu yılanı tesadüfen keşfetmesi, bilim ve çevre koruma camiasında büyük ilgi uyandırdı.

Redde engerek yılanı, genellikle Türkiye'nin doğu bölgelerinde, Hakkari ve Ağrı gibi illerde görülmesine rağmen, bu kez Van'ın yüksek dağlık arazilerinde ortaya çıktı. Bu durum, yılanın habitatının genişlemekte olduğuna veya çevresel faktörler nedeniyle yaşam alanlarının değiştiğine dair ipuçları sunuyor. Coşar, bu buluşla ilgili olarak, "Nadiren türüne rastlanan radde engerek yılanı, daha önce Hakkari ve Ağrı'da görülmüştü. Van'da daha önce görülmemişti. Ben rastlandım ve görüntüledim. Bu tür yılan hemen hemen en zehirli türlerden birisidir," dedi.

Bu tür yılanlar özellikle zehirlilikleriyle bilinir ve doğada dikkatle yaklaşılması gereken canlılardır. Coşar, diğer doğa fotoğrafçılarına da seslenerek, bu tür nadir bulunan hayvanlara rastlamaları durumunda dikkatli olmalarını tavsiye etti. Bu, doğa fotoğrafçılığı yapan kişiler için hem bir fırsat hem de büyük bir sorumluluk anlamına gelmektedir.

Redde engerek yılanının Van'da görülmesi, bu bölgenin biyoçeşitliliği açısından önemli bir keşif olarak kabul edilebilir. Ancak bu durum, aynı zamanda yılanın yaşam alanlarının korunması ve bu tür tehlikeli canlıların insanlarla olan etkileşimlerinin minimuma indirilmesi gerektiğini de gösteriyor. Bu tür gözlemler, yerel yönetimlerin ve çevre koruma ajanslarının bu tür canlıların yaşam alanlarını koruma ve yönetme konusunda daha bilinçli ve aktif olmalarını gerektiriyor.

Bu tür çevresel gözlemler ve bilimsel keşifler, Türkiye'nin doğal yaşamının korunması ve anlaşılması için büyük önem taşımaktadır. Redde engerek yılanının Van'da keşfi, doğa koruma çalışmalarının sadece bilinen türleri korumakla kalmayıp, aynı zamanda habitatlar arası göçleri ve çevresel değişiklikleri anlamak için de kritik öneme sahip olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu, biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliği ve ekosistemlerin sağlığı açısından değerlendirilmesi gereken bir durumdur.