İsrail ile İran arasında devam eden çatışmaların ortasında, gözler bu kez İran’ın stratejik noktalarından biri olan Fordo Nükleer Tesisine çevrildi. Kum kenti yakınlarında, bir dağın derinliklerine inşa edilen Fordo, şu anda İsrail’in hedef listesinde yer alıyor. Ancak uzmanlara göre İsrail’in en gelişmiş mühimmatları bile bu tesise zarar verecek kapasitede değil. Bu nedenle, olası bir operasyonun başarısı, yalnızca Amerikan yapımı B-2 bombardıman uçakları ve onların taşıyabildiği özel bombalara bağlı.

ABD üretimi GBU-57/B “Büyük Ordonat Delici” (Massive Ordnance Penetrator – MOP) bombaları, 60 metre derinliğe kadar nüfuz ederek yer altındaki sığınakları etkisiz hale getirebiliyor. Bu bombaları taşıyabilen tek uçak tipi ise radara yakalanmayan, uzun menzilli B-2 Spirit bombardıman uçakları. Halihazırda bu uçaklardan en az üç tanesinin Mart ayında Hint Okyanusu’ndaki Diego Garcia Üssü’ne konuşlandırıldığı açık kaynaklardan biliniyor. Bu üs, Fordo’ya 3.800 kilometrelik menzilde bulunuyor ve daha önce Afganistan ile Irak’taki operasyonlarda da kullanılmıştı.

ABD’nin doğrudan çatışmaya katılıp katılmayacağı ise hâlâ netleşmedi. ABD Başkanı Donald Trump, yaptığı son açıklamalarda bu kararı henüz vermediğini belirtti. Trump, “Yapabilirim de, yapmayabilirim de. Kimse ne düşündüğümü bilmiyor” ifadelerini kullandı. Ardından düzenlediği ikinci basın toplantısında ise, “Nihai kararımı vermedim. İranlılar benimle görüşmek istiyor ama artık çok geç. Biz bir ateşkes değil, galibiyet istiyoruz. Galibiyet de nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılmasıdır” dedi.

İsrail hükümeti, özellikle Fordo’nun ortadan kaldırılmasının nükleer tehdit açısından bir dönüm noktası olacağını düşünüyor. İsrail’in Washington Büyükelçisi Yechiel Leiter, Fox News’e verdiği demeçte, “Bu operasyonun tamamlanması, Fordo’nun devre dışı bırakılmasıyla mümkün olabilir” sözleriyle beklentilerini açıkça ifade etti. İsrail’in bu beklentisi, ABD'nin sahaya inmesiyle gerçekleşebilecek gibi görünüyor.

Ancak şu aşamada Fordo Nükleer Tesisi, yalnızca teknik kapasite açısından değil, aynı zamanda siyasi kararların da merkezinde yer alıyor. ABD'nin doğrudan müdahalesi, bölgedeki dengeyi önemli ölçüde değiştirebilir.